8 Mayıs 2023 Pazartesi

İsmet İnönü'nün Cepheden Kaçışları

Kıdemli Yüzbaşı Lebib Bey anlatıyor: "İnönü muharebelerinde ben de vardım. Bozulmuş kaçıyorduk. İsmet Bey kayboldu. Sivil giyinip samanlığa saklanmıştı. Köylüler geldiler, düşman kaçıyor, siz nereye kaçıyorsunuz deyince uyandık. Düşmanı kovalamaya başladık." (2/11/1970)





3 Mayıs 2023 Çarşamba

CHP'nin Kürtlere Yaptığı Zulümler

 

Nuh Albayrak, Star Gazetesi, 3 Mayıs 2023:

Anadolu Hareketi'nde Kürtlerin önemini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, Samsun'dan yola çıkarken, Kürt liderlerden Cemilpaşazâde Kâzım'a gönderdiği 11 Haziran 1919 tarihli telgrafta, "Bağımsız bir Kürdistan İngilizlerin plânıdır. Ancak, Kürt kardeşlerimizin merbutiyetini (aidiyetini) teminat altına almak için gerekli hak ve imtiyazları verme yanlısıyım" demişti. (Andrew Mango, "Öz kardeş"ten "inkâr"a, Derin Tarih, Kasım 2014, s. 56-67.)

Nitekim İstiklâl Savaşı'na verdikleri desteğe "teşekkür" için 1921 Anayasası'nda Kürtlere "muhtariyet" hakkı verilmiş ve 11. Madde ile de bu özerkliğin çerçevesi çizmişti.

Ancak 1923 sonunda CHP'nin (Halk Fırkası) kurulmasıyla birlikte estirilen "Değişim" rüzgârı, Kürtler de fena sallamıştı!

"4 ilke"den biri olan "Milliyetçilik", tek parti icraatına; "ırkçılık" olarak yansımıştı. Müslümanlara karşı yürütülen operasyonların da muhatabı olan Kürtler, "çifte mağdur" durumuna düşmüştü.

Nitekim 1924'te Hilafetin kaldırılmasına, "Türklerle ortak paydamız ve devletle bağımız koparıldı" diye tepki gösteren Şeyh Said'in 1925'teki kıyamı; "Kürt İsyanı" olarak yansıtılmış ve keskin politika değişikliğine gerekçe yapılmıştı.

Bazı örneklerle bu süreci somutlaştırmaya çalışalım...

KÜRTÇE KONUŞAN İSTİKLAL MAHKEMESİNE...

Meclis Başkanı Abdülhalik Renda'nın hazırladığı ilk "Kürt Raporu", "CHP Zulmü"nün "navigasyonu" olmuştu. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgede "Türkleştirme" yapılmasını öngören rapor, Kürtlerin; kendi dillerini konuşmasını "Milli aidiyete darbe" olarak görmektedir!

Bu rapor ışığında, 8 Aralık 1925'te başlatılan "Güneş-Dil Teorisi" ve "Vatandaş, Türkçe konuş!" kampanyalarıyla, "Kürt ve Kürdistan" ibareleri yasaklanmıştı! Nitekim 24 Eylül 1925'te yayınlanan "Şark Islahat Plânı"nın 13. Maddesi'nde Kürtlerin yaşadığı il ve ilçeler sayılıyor ve "Buralardaki devlet dairelerinde, mekteplerde, çarşı ve pazarda Türkçeden başka lisan kullananlar devlete karşı gelme suçuyla cezalandırılır" deniyordu. "Devlete karşı gelmek" ise "idam mangası" gibi çalışan İstiklâl Mahkemesi'nin sahasına giriyordu.

Kürtlerin TSK'dan ayıklanması konusunda da özel çaba sarf ediliyordu. 1928 yılında Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın imzasıyla Askerî liselere gönderilen "gizli" emirle, "Kürt çocuklarını ayıklayın" talimatı verilmişti!

Çarpık CHP zihniyeti; batıdaki okullardan "Kürt'sün" diye attığı öğrencilerin doğudaki okullarda okuyan kardeşlerine de, her sabah "Türk'üm..." dedirtiyordu!

CHP'nin Kürtlüğü ve Kürtçeyi yok etme operasyonu, Kürtlerin yoğun yaşadığı köy ve şehirlerde ise korkunç bir "katliam"a dönüşmüştü.

Şeyh Said İsyanını bahane eden devlet, Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen Kürtlerin köylerine; günlerce bomba yağdırmıştı! Ağrı'da yürütülen katliamlardan kaçarak Zilan Deresi'ne sığınan 15 bin Kürt imha edilmişti! (Cumhuriyet, 16 Temmuz 1930) Bu sayı, Kürt yazar Hesen Hişyâr Serdî'ye göre ise 47 bin idi!

CHP Hükümeti, 1931'de çıkardığı 1850 sayılı kanunla, bu katliamları "suç" olmaktan çıkararak memurlarını korumuştu!

Zaten onları teşvik eden bizzat Başvekil İsmet Paşa idi. 31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet'e verdiği demeçteki, "Bu ülkede sadece Türkler ırksal hak talep etme hakkına sahiptir. Her ne pahasına olursa olsun, ülkemizde yaşayanları Türkleştirecek, karşı çıkanları yok edeceğiz" demişti.

BAKAN'DAN KOMUTANA: ONLARI MAĞARAYA GÖM...

Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Tunceli 4. Umum Müfettişi Abdullah Alpdoğan'a 26 Nisan 1937'de gönderdiği "Çok gizli" mektupta şu inanılmaz ifadeleri kullanmıştı:

"Yakıcı ve boğucu gaz talep etmişsin. Hükümette bazı kendini bilmezler, taleplerinin karşılanmaması için çalışıyor ama başarılı olamadılar. Cumhurreisimiz ve Başvekilimiz taleplerinin derhal tedarik edilerek yerine ulaştırılması emri vermişlerdir. Bütün şakileri o mağaralara göm, göm ki bir daha canlanmasınlar."

Bu katliam talimatının aynen yerine getirildiğini yine Şükrü Kaya'nın "teşekkür" mektubundan anlıyoruz:

"Muhterem Komutan, Mağaralarda kullanılan gazların şakileri tamamen bertaraf ettiğini bildirmişsin. Gazan mübarek olsun. Madalya ile taltif edileceğini bildirmek isterim."

Bakan bey, matbuatı uyarmayı da unutmamıştı! Cumhuriyet'in sahibi Yunus Nadi'ye gönderdiği mektupta, "Muhabirinizin çektiği; Dersim'in Islahı Projesi fotoğraflarını bakanlığımıza iade ediniz" diyordu. Ayrıca 4 Temmuz 1937 tarihli gazetede çıkan haberi beğendiklerini belirterek, "Harekât" ile ilgili haberlerin bakanlıkça kontrol edildikten sonra yayınlanması konusundaki mutabakatı hatırlatmıştı. Hükümetin beğendiği haberde, Kürtleri imha eden asker, "Kahraman Türk Çavuşu..." başlığıyla övülmüştü!

ÇAĞLAYANGİL, KILIÇDAROĞLU'NA DERSİM KATLİAMINI ANLATTI

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun memleketi olan "Dersim'in temizlenmesi"ne özel önem veriliyordu. Köylerin nasıl yakılacağını anlatan "Eşkıya Takibi ve Mağara Aramaları İçin Talimatnameler" el kitabı hazırlanmıştı.

Operasyona katılan pilot Sabiha Gökçen, "Canlı ne görürseniz ateş edin emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk" demişti!

Köylerin ve mezraların nasıl yakıldığını, mağaralara sığınanların ise zehirli gazla nasıl imha edildiğini İhsan Sabri Çağlayangil, Dersim Katliamını merak eden Kemal Kılıçdaroğlu'na, 1986 yılında; açık yüreklilikle her şeyi anlatmıştı:

"(Kürtler) mağaralara iltica etmişti. Ordu, mağaraların içinde zehirli gaz kullandı. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu." (Ses kaydı: https://www.dailymotion.com/video/x15ws9r)

Hızını alamayan CHP Hükümeti, Almanya'ya peşin para göndererek; kemikten geçerek iliği yakan "İperit (Hardal) gazı" siparişi verilmişti. Bu gazın nerede kullanılacağı sorusuna, Kürtleri kastederek "Eşkıyaya karşı" cevabı verilmesi üzerine Almanlar, "Biz bu gazı devletlerin, kendi milletine kullanması için üretmedik" diyerek, parası ödendiği halde göndermemişti. Harekât bittikten sonra gönderilen 30 ton zehirli gaz, Mamak'ta bulunan Gaz Kimya hanesi yakınındaki tel örgülü arazide; açıkta duran bidonlarda yıllarca bekletilmiş ve 1950'den sonra imha edilmişti. (İşgale Benzer Hıyanetler, s. 97)

Tek parti yönetimi ırkçılığa doymuyordu! İşi "kafatası taraması"na kadar götürmüşlerdi. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, (geleceğin Millî Eğitim Bakanı) Reşid Galip ve (geleceğin Başbakanı) Şemsettin Günaltay, 10 ayrı ekip ile Anadolu'nun 10 değişik bölgesinde 40 bin kişinin kafatasını ölçerek "Türk" olup olmadıklarına karar vermişti! Kafatası ölçüm sonuçlarının açıklandığı, 18 Eylül 1930 Gölcük Yaylası'ndaki basın toplantısında Bakan Bozkurt, "Türk vatanında, 'öz Türk' olmayanların bir hakkı vardır, o da Türklere hizmetçi; köle olmaktır" demişti. (Aydın Engin, Cumhuriyet, 21 Eylül 2014)

Kürtlere yönelik CHP zulmünü burada anlatmakla bitiremeyiz. Daha nice vahim ayrıntıları merak edenler, bu konuda yazılmış kitaplara müracaat edebilir. 


1 Mayıs 2023 Pazartesi

Safiye Ayla'nın CHP Önde Gelenleriyle Maceraları

Aşağıdaki resimlerin tamamı Google taramasıyla bulunabilmektedir. En azından bir kısmının Kadir Çandarlıoğlu tarafından derlendiğini sanıyorum.