11 Kasım 2022 Cuma

Putçuluk İlleti-5

















Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı, 1992, s.333-334:




29 Ekim 2022 Cumartesi

Nihal Atsız'a Göre Cumhuriyetin Kuruluş Tarihi

Nihal Atsız, Orkun Dergisi, 1 Aralık 1950:

https://pixeldrain.com/u/DCtgFR2x




Putçuluk İlleti-4

 Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı:








22 Ekim 2022 Cumartesi

2 Ekim 2022 Pazar

Nihal Atsız'ın Bir Mektubu

Nihal Atsız'ın 1944'te ikinci karısı Bedriye'ye yazdığı mektup Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1962 tarihli 62. birleşiminin 2. oturumunda Meclis kürsüsünden okunarak devlet arşivlerine geçirilmiş (Kaynak: https://twitter.com/thedemirkirat/status/1576553752999301120).

https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MM__/d01/c004/b062/mm__010040620066.pdf





1 Ekim 2022 Cumartesi

Falih Rıfkı Atay Niye Savcılık Tarafından Davet Edilmiş

 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Dünya Yayınları No:5, Cilt 1, Önsöz:



15 Eylül 2022 Perşembe

Sultan'a 'hain' iftirası tarihi gaflettir!

Yılmaz BİLGEN, 15.09.2022, Türkiye Gazetesi

Prof. Dr. Hale Şıvgın, “Vahdeddin henüz 4 aylık bir padişah iken İstanbul işgal edildi. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını kurtuluş umudu ile Anadolu’ya yolladı” dedi. Prof. Dr. Ali Satan da “Bugün hâlen Vahdeddin haindir iddiasını sürdürmek, bizi tarihi ideolojik kalıplarla açıklama çıkmazına götürür” diye konuştu.

Tarih Doktoru Ahmet Anapalı ise “Sultan Vahdeddin’e hain demek insafsızlık olur çünkü ihanet denilebilecek hiçbir söz ya da davranışı yok. Yetersizlik derseniz o zaten çok açık” değerlendirmesinde bulundu. Tarihçi Mustafa Armağan da “Millî Mücadele. Sultan Vahdeddin’in de dâhil olduğu müşterek bir operasyondu” derken Prof  Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Sultan Vahdeddin’in memleketi terk ederek muhtemel bir iç savaş ihtimalini ortadan kaldırdığı görüşünü dile getirdi.

Dr. Ahmet Anapalı: Sultan Vahdeddin’e hain demek insafsızlık olur çünkü gerçekten de ihanet denilebilecek hiçbir söz ya da davranışı yok. Yetersizlik derseniz o zaten çok açık. Hem Mustafa Kemal’in Sultan’a yaverliği bu noktada dikkate alınmak zorunda. Ayrıca Samsun, Erzurum, Sivas, Havza ve Ankara’da attığı her adımda Sultan Vahdettin’i bilgilendiren bir Mustafa Kemal gerçeği var. Yıkım projesi olan Sevr’i bozan isimlerden biri de Sultan Vahdettin. Üstelik Sakarya zaferi sonrası Ankara’ya tebrik gönderiyor. İzmir'in kurtuluşunu ise Ayasofya’da mevlit okutarak kutladı. Sultan Vahdettin’in hatalı kararları elbette var ancak ihanet asla. Zaten Mustafa Kemal de onun hakkında, “Çok namuslu bir adam öldü. İsteseydi Topkapı Sarayı’nın bütün hazinesini götürür ve öyle bir ordu kurup geri dönerdi” diyor. Ölümünü duyduğunda ise “Vah vah! Allah rahmet eylesin, bir tarih kapandı. Kim isterdi ki böyle olsun” diyen de aynı Mustafa Kemal’dir. 

Prof. Dr. Ali Satan: Türkiye’nin tarih anlayışı artık hain ya da kahraman parantezinden acilen çıkarılmalı. Bu, bizi fazlasıyla sığlaştıran bir boyut kazandı. Sultan Vahdeddin ile ilgili yapılan tartışmalar her şeyden önce dönem şartlarını dikkate alınmadan yapılıyor. Tarihi bugünden anlamlandırmak yaşanmış gerçekliğe zarar verir. Bununla birlikte tarihi bu kadar siyasallaştırmak çok büyük hata. Her devrim doğal olarak önceki yapı ile bir tarih savaşına girer. Ancak biz de aradan geçen yüz yıla rağmen aynı hava estirilmeye çalışılıyor. Bu durumdan acilen çıkılması gerekiyor aksi durumda ülkemiz, gelecek nesiller büyük zarar görür. Kendi tarihimizle barışmak zorundayız. Daha fazla kavga ve hesaplaşma hevesi ne ülkeye, ne tarih bilimi ne de gençliğimize hiçbir şey kazandırmıyor. Aidiyet duygularımızı zedeliyor. Sultan Vahdettin’e hain demek tarihte hain aramaktır. Bundan çıkmak zorundayız. O günün şartlarını göz ardı ederek yaşanmışlıkları ideolojik malzemeye dönüştürmek yanlış sonuçlar doğuruyor. Sultan Vahdeddin’e Sevr dâhil hiçbir sebeple hainlik yaftası vurulamaz. Hataları eleştirilebilir ancak hainlik ithamı büyük hata olur.

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci: Sultan devlet reisidir. Osmanlı Kanun-i Esasisi’ne ve dünya anayasa hukuku teamüllerine göre hükûmet işlerinden kabine mesuldür, hükümdar gayrimesuldür. Sultan Vahideddin tahta çıktıktan sonra olan bitenlerden iş başına getirilen kabineler sorumludur. Hattı zatında Padişah, aklen ve hukuken ‘vatan haini’ olamaz çünkü memleketi mülkü, halkı da ailesi gibi görür. Olayın bir diğer boyutu ise Vahideddin Han, memleketi harbe sokan ve felakete sürükleyen aktör değil tam tersine harbin sonunda tahta çıkan bir hükümdar. Ülkeyi harbe sürükleyen kadronun büyük kısmı daha sonra Ankara Hareketine katıldılar ve bunların hiçbirisine önceki yaptıklarından dolayı hesap sorulmadı. 1 Kasım 1922’de Ankara Meclis’i saltanatı kaldırdı. Padişaha da can güvenliği kalmadığı için memleketi terk etmekten başka yol kalmadı. Kalsaydı iç savaşa sebep olabilirdi..

Prof. Dr. Hale Şıvgın: Sultan Vahdeddin’in 3 Temmuz 1918’de tahta çıkışı kendisi için de sürpriz oldu. Devlet yönetimi konusunda hiçbir tecrübesi olmayan Sultan Vahdeddin, 4 ay sonra gelen işgalle sarsıldı. İlerleyen yaşı ve deneyim eksikliğinin yanı sıra Osmanlı’nın en zor döneminde padişah olan Sultan Vahdeddin itilaf-işgal devletlerinin kurduğu Yüksek Komiserliklerle tam olarak kuşatıldı. Bir tür devlet içi devletçikler oluştu. Padişah’ın bağımsız hareket etme şansı kalmadı. Özellikle İngilizlerin ağır baskısı altındaydı. O şartlara rağmen Mustafa Kemal’i Anadolu’ya yolladı. Gönderen İstanbul yönetimiydi ancak geri çağıran İngiliz kanadı oldu. Sultan Vahdeddin aciz bırakılmış bir sultan ve Anadolu’yu topyekun kaybetme korkusu yaşıyordu. O dönem yaşananlara ait belgeler Sultan Vahdettin’in hain olmadığını ispata yeterli.

Prof. Dr. Mete Tunçay: Ben öteden beri ‘Hain padişah Vahdeddin’ sözünün, o dönemin şartları içinde söylenmiş haksız bir şey olduğunu düşündüm. Vahdeddin siyasi anlamda yanlış hesap yapmış olabilir ama bu onun veya Damat Ferit Paşa’nın hain olduğu anlamına gelmez. Hain olması için en azından karşılığında bir şeyler alıp satması gerekir. Vahdeddin’in bir şey alıp sattığını kimse söyleyemez herhalde. Bu, Cumhuriyet’in kuruluş dönemi koşulları öyle gerektirdiği için dolaşıma sokulan bir söyleyiştir. Bugün artık bu meselelere çok daha soğukkanlı bakabilecek ve şefkatle yaklaşabilecek durumdayız.

Prof. Dr. İlber Ortaylı: Osmanlı çökmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu bir rejim olarak kendisini feshetti. Son padişah bu feshi kabul etti. Hâlbuki kendisine sadık birliklerle direnebilecekken kan çıkmasın, kavga çıkmasın diye atladı gitti. Orada parasız sıkıntı içinde sefalet içinde öldü. Hatta bakkal bile alacağı için cesedine haciz koymaya kalktı.

29 Ağustos 2022 Pazartesi

Kafatasçılık Hakkında

 D. Mehmet Doğan'ın kitabından:













15 Temmuz 2022 Cuma

Bu ne maskaralık? İki Okkalık muska!!!

 Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı, s. 298-299.


















3 Temmuz 2022 Pazar

Anadolu insanı açlıkla boğuşurken...

 13 Kasım 1997, Rahim Er'in makalesinden:




2 Temmuz 2022 Cumartesi

1923'de Hakim Olan Din Düşmanı Zihniyet

 Kazım Karabekir hadiseleri şöyle anlatıyor:






















İlave: Prof. Dr. Metin Hülagü 26.12.2020 tarihinde şu ilginç belgeyi ve açıklamayı Twitter hesabından paylaştı:

Dinde reformu öneren maddelerin beşincisi: İslam inanç ilkelerinin sadece modern devlete ve halka katkısı olan prensiplerinin korunması ve Batı medeniyetinin bugünkü canlılığı ve başarısının üzerine kurulmuş gibi göründüğü Hristiyan inancının kabulü.



28 Mayıs 2022 Cumartesi

Menderes Hakkında Uydurulan Yalanlara Örnek

 


Sultan Abdülhamid'in Tahttan İndirilmesi Hakkında

Attila İlhan, kim biliyor bunu, diye sorardı hep; kaç kişi biliyor?..
"1908 Jöntürk İhtilali" diye bilinen 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra Kayzer II. Wilhelm'e olayla ilgili verilen raporun kenarına düşülen notu kastediyordu.
Sultan Abdülhamid'le dost bilinen(!) Alman İmparatoru'na o notta denir ki...

"İhtilali, Paris veya Londralı Jöntürkler değil, Almanya'da eğitim gören subaylar yapmıştır, bütünüyle askeri ve Alman dostu bir ihtilalidir." Bu ifade "Bizim çocuklar yaptı"nın belki de ilk örneğidir...

...

O halde artık bilelim...
1908 İhtilali aslında meşrutiyet ilanı falan değil, darbedir...
Uzantısı 1909'a bakarsanız, daha iyi anlarsınız.
Ancak ciddi bir problem var...
Kuşaklar boyu 1908'i iyi bir şey diye okuduk, öğrendik.
Yeniden "Jöntürkçülük" oynamak isteyenlerin güvendiği şey de bu olsa gerek!
Eş dostla konuşuyorum...
İttihatçıların garip biçimde yakın dostları olan Makedon çetecileri bilen neredeyse yok.
Selanik'te başlayan örgütlenmedeki İngiliz, İtalyan ve Alman parmağını bilen pek az.
İşte bu yüzden vatanseverlerin yakın tarih derslerini baştan çalışmaları gerekiyor.

Yine Attila İlhan'ı anmalıyım...
Hangi Batı'daki şu satırlarını mesela...
"Birdenbire bir inkılap yapıyoruz. Jöntürk hareketi. Halkımızla hiç alakası yok. Alman İmparatorluğu not düşmüş: 'Bizim askerlerin yaptığı devrimdir.' İtalyanlar da diyorlar ki, 'Bizim masonlar bu işi örgütlediler' falan. Nitekim her ikisi de doğru. O kadar doğru ki, 1908'de Meşrutiyet ilan edilir, 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a çıkarlar. Yeni hükümet harp ilan etmez."

Haşmet Babaoğlu, 26 Mayıs 2022, Sabah Gazetesi

 

22 Mayıs 2022 Pazar

Koruma Kollamaya Örnekler

Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı, 1992, s. 339-340:














Hürriyet Gazetesi, 28 Ocak 2008
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ataturke-bu-adam-sozune-15-ay-hapis-8117901



Uydurulan Sözler: Mesuliyet Yükü Ne Kadar Ağırmış?

Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı, 1992, s. 342:




























Cumhuriyet, 31 Ağustos 1943 (M. Armağan'dan):



21 Mayıs 2022 Cumartesi

Balolar ve Örtülerin Çıkartılması

 Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 15. baskı, 1992, s. 369-370:






Kemâl mi, Kamâl mı?






5 Mayıs 2022 Perşembe

İttihat ve Terakki içinde Masonların Ağırlığı

 Masonların yayın organı Mimar Sinan Dergisi'nden:











2 Mayıs 2022 Pazartesi

Mahir Kaynak: Cumhuriyet’in kuruluşunda İngiliz tesirine dair tespitler

Kaynak: https://twitter.com/EkmenBunyamin/status/1520988400769282049

Mahir Kaynak, Memduh Bayraktaroğlu, Karanlık Mevzular










Osmanlı'yı Kim Yıkmış?

Ergun Göze'nin köşesinden (Ergun Göze'nin Tercüman Gazetesinde yer alan 21 Kasım 1976 ve 11 Ağustos 1978 tarihli yazılarından - Kaynak: Mustafa Armağan):




30 Nisan 2022 Cumartesi

Ermeni Mes'elesinin Bir Özeti

Fuat Bol'un 30 Nisan 2022 tarihli Hürriyet'teki makalesi konunun tarihini özetlemektedir:

Asırlar boyu içimizde yaşamış Ermeni vatandaşlarımıza, bizler, ‘Tebaa-i sadıka’ demiş ve bağrımıza basmışız. Özellikle Osmanlı’nın son iki asrında Ermeni vatandaşlar, en üst düzey devlet memurluklarına getirilmiştir.

Osmanlı’nın maliyesi, hariciyesi, imar ve iskân işleri ve hatta sarayın hekimliği Ermenilere emanet edilmiştir.

Böylesine güvene layık bir unsur, nasıl oldu da ‘tebaa-i sadıka’dan ‘hain-i devlet’ oldu?

İşte tehcir denilen olayın can alıcı noktası budur. Bu sorunun cevabı bulunmadan ‘Ermeni sorunu’na doğru bir tespit yapılamaz ve doğru bir teşhis konamaz.

Bakıyoruz da bu konuya olan hemen tüm yaklaşımlar, can alıcı bu sorunun cevabı araştırılmadan, ezbere veriliyor. Kimin siyasetine ne uygun geliyorsa, o şekilde yorumlayıp cevabı bastırıyor.

Evet, doğuda yerleşik Kürt halkına karşı Ermeniler çok acımasız ve hatta vahşet boyutlarında kıtaller yaptı. Rusya’nın ve Batılı devletlerin tıpkı PKK’yı kurup üzerimize saldıkları gibi, o gün de Hınçak ve Taşnak Ermeni terör örgütlerini kurdular. Bunlar da Ermenilerin yoğun bulunduğu vilayetlerde, mahut azınlığı ayaklandırdılar.

Osmanlı Devleti 9 ayrı cephede 7 düvele ve onların uşaklarına karşı savaşırken Ermeniler, anılan çetelerin teşvikiyle, bulundukları mıntıkada sivil ahaliye karşı katliama giriştiler. Ermenilerin katliamlarıyla yüz binlerce Müslüman katledildi. Ermenilerin, Müslüman ahaliye yaptığı zulmün örneğine, insanlık tarihi çok az şahit olmuştur.

O günkü hükümet, sadece bu bölgedeki Ermeni ahaliyi tehcire (imparatorluğun daha sakin, huzurlu ve verimli yerlerine mecburi iskâna) tabi tuttu.

Bu durum her iki tarafın can güvenliği için elzem görüldü. İşte bu tehcir esnasında, aile bireyleri öldürülmüş kişiler, intikam amacıyla bir kısım Ermeni’yi öldürdü.

Yaşananların isimlendirilmesi mukatele yani karşılıklı birbirini öldürmedir ve asla soykırım değildir. Ayrıca mukateleyi icra eden Müslümanlardan tespit edilenler yargılanmış ve idam dahil çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.